YER GÖK


     Bizler aynı yerde yaşayan aynı imkanlara sahip insanlardık. Evlatlarımız aynı sokaklarda oynarlar, aynı salıncakta sallanırlar, aynı toprakta kirlenirlerdi. Bir gün nasıl olduysa bir kasırga koptu. Hepimizi bir yerlere savurdu. Bir uçurum açıldı aramızda hepimiz yer gök gibi oluverdik bir anda. 
     Bu ani değişim hepimizde çok büyük yaralar açtı, biz hep sarmaya çalıştıkça o daha çok kanadı. Yine her çocuk aynı toprakta oynuyor aynı salıncakta sallanıyordu. Ama hayatlar aynı yönde sallanmıyordu artık ne yazık ki çocuklar kadar masum bakamıyorduk birbirimize. Gözlerimiz gülüyor yüreğimiz ağlıyordu. Artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını çocuklar dahil biliyordu. Hayatımızda ki uçurumlar ilişkilerimize de mesafeler koyuyordu bir süreden sonra. Ve zamanda geriye doğru dönüp baktığımızda aynı Dünyanın farklı insanları oluvermiştik. Formülü basit olan bu açıklamanın duygusu öyle ağır basıyordu ki yüreklerimize kanburu çıkmıştı kalbimizin artık bu yükü kaldıramıyorduk. 
      Yaprak dökümü gibi evler boşalıyor insanlar ayrılıyordu. Sessiz gidişler, vedalaşmadan kopmalar, sessizce ayrılan eşyalar, gidenlerin ardından bakmaktan başka çare kalmıyordu. Bu tabloya isim koymak istiyordum. Ölümler oluyor gidilirdi, mezuniyet olur herkes sarılır son kez öpüşür ve giderdi, gelin annesine sarılır yeni yuva kurmaya giderdi, oğul annesine sarılır askere giderdi, görevi değişir şehirden giderdi, bu gidişe bir isim koyamamıştım. Ölümün bile sesli gidişi vardı.
     Olur da bir gün tekrar karşılaştığında nasıl bakacaktı bu gözler birbirine ne diyecekti güle güle bile demediğine, hoşgeldin, merhaba, nasılsın, ah sen misin, ne yaptınız?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kazanın Kırıntıları kitap için düzenleme yedek

2.18 Saniye Ömür

KAZA 2